宇宙 | うちゅう | EW®EN
  ENİGMA
 
ein Bild
SENEM TEKİNKOCA

 

 

Diskler kötü niyetli kişilerin elinde

Geçtiğimiz senelerde bir İngiliz haber ajansı Afganistan’la ilgili özel bir dosya hazırlayıp sunmuştu dünya basınının önüne. Bu çok özel haber dosyasının içeriğinde Afganistan’ın içinde bulunduğu siyasi durumun dışında, Afgan halkının sosyal yaşamını da ele alan pek çok ayrıntı vardı. Gelişimden uzak gibi gösterilen Afgan halkının nüfusu ise yerin dibine geçiriliyordu haberde. Son nüfus sayımının üzerinden neredeyse kuşaklar geçmiş, kadınlar ve çocukların nüfus sayımında etkili olmadığı, vs… Afganistan’ın dünya üzerindeki hükmü, tüm ayrıntılarıyla gözler önüne seriliyordu bu çok özel haber dosyasında.

 

<

İlginç olan Afganistan’ın kader hikayesinden daha çok haberin bağlantılı olduğu diğer haberler kısmıydı. Haberlerin birinde enformasyon yanılgısı içinde olan ülkelerden bahsediyordu. Bu ülkeler hepinizin tahmin edeceği gibi geri kalmış ve gelişmekte olan ülkeler ayrıcalığı ile sunulan ülkeler. Bu ülkelerin içerisinde de fosforlu kalemle işaretlenmiş şekilde göze çarpan ülkelerden biri de Türkiye’ydi. Gelişmekte olan ülkelerin istatistiklerin doğruyu yansıtmadığı, enformasyon konusunda zayıf ve dışa bağımlı oldukları, vs...gibi konuların bölüm bölüm aktarıldığı bu haberde, konuların birbiriyle bağlantılı gözükmesi ve verilebilecek tüm olumsuz konuların eksiksiz aktarılması için yoğun bir çaba sarf edilmişti. Medya güveni, toplum güveni, meslek dağılımlarına göre güven oranı bile işin doğrusunu bilen bu haber ajansı tarafından doğru atfedilen oranlarla dipnot olarak düşülmüş. Geri kalmış ülkelerin sözü sadece, ‘ Biz size söylemek istediğimizi söyledik, ama sizden kötüleri de var. Onları da moralinizi düzeltelim şeklinde araya sıkıştırıverdik’ cazibesiyle konulmuştu bu habere. Bu haber baştan sona yanlış deme gibi bir lüksüm yok. Ama haberin sonunun Bulgaristan’ın Avrupa Birliği üyeliğine kadar bağlandığını düşünürsek, haberin içeriğinin birbirinden ne kadar alakasız olduğu ve kasıt içerdiği dikkat eden herkesin kısa sürede gözüne çarpabilecek nitelikte. Şu günlerde İngiltere’de ‘gülme komşuna gelir başına’ benzeri bir skandal yaşanıyor. Her ne kadar haberin üzeri kapatılmaya çalışılsa da, bunu başarmak çok da kolay olmadı. Haber yayılınca da haber sosyolojinin ince hesapları devreye girdi ve devlete güvensizlik yerine, kişiye güvensizlik durumu son hızla yaratılmaya çalışılıyor. İngiltere hükümeti ülke nüfusunun büyük çoğunluğunun kişisel bilgilerinin kaybolduğunu açıkladı.25 milyon kişinin banka ve sosyal güvenlik bilgilerini içeren bilgilerin kayıtlı olduğu iki bilgisayar diskinin, bir bakanlıktan diğerine gönderildiği sırada kaybolduğu belirtildi.Disklerde isimler, adresler, doğum tarihleri, çocuk yardımı ve ulusal sigorta numaraları ile banka hesap ayrıntıları gibi bilgilerin bulunduğu disklerin akibeti bilinmiyor haliyle ( bunu bir tek maliye bakanı biliyor!!!). Böyle durumlarda ilk önce birinin ipi çekilir. Bu durum her zaman, zaman kazandırır. (Ki bakanlık yetkililerinden biri hemen görevinden alındı.) Ardından Maliye Bakanı Alistair Darling ‘diskler kötü niyetli kişilerin eline geçmemiştir’ diye sessiz ve sakin mimiklerle  bir açıklama yaptı. Halkı yatıştır, panik yaratma, zaman kazan, dikkati devletin üzerinden çek, kendine bir suçlu hedef belirle, sonra o gidince sorun çözüldü ve güven ortamı yeniden oluştu imajını çiz. İngiliz basınında imrendiğim en önemli özellik haber sosyolojisini çok iyi kullanmaları. Kendi içlerinde de, yurtdışı basınında da. Bizler olayı skandal şeklinde versek de, onlar daha baskın çıkıp hükümet yetkilisin beceriksizliği, panik yapılmasın diye üslubuyla verebiliyorlar. Medyanın gücünü yadsımak imkansız. 4. erk denilen medya bugün aslında tüm dünyanın kaderini çiziyor. Ufak örneklerle açıklamaya çalışsak da durumu, ülkelerin aklını ortaya koyan da medya, ülkeleri dibe vurduran da. Dün işine gelmeyen ülkeleri beceriksizlikle suçlayan İngiliz medyası, bugün aynı kanaldan kendi ülkesinin değil, olayın seçilmiş kurbanını medya sahnesine çıkarıyor. ( Gurur abidesi İngiliz hükümetinin hiçbir suçu yok misali) Olay küçük ve manasız  gibi gözükse de, unutulmaması gereken en önemli nokta…kapı büyükte olsa küçük de olsa, anahtarı aynı. Yurtdışı medyasının yazdığı her şeyi ayet sayıyoruz. Kendimize güvenmeyip siyasetten, sanata, bilimden, turizme kadar sadece onların doğrularını ve gerçeklerini kazıyoruz hafızamıza. Kralın soytarılarını oynamak da bize düşüyor. Atış serbest bizde, onlarda planlı. Devleti, hükümeti, turizmcisi…artık medya kanallarını doğru kullanın, medyanın gücünü kullanın. Türkiye’de bu kopukluk sona erince yabana atılan medya ile ne kadar doğru bir yere ulaşılacağını görmek zor değil.İngiliz  bakanın sözüne inat belki de bizim diskler kötü niyetli kişilerin elinde işte…

 




YAZARIN DİĞER YAZILARI İÇİN BURAYA TIKLAYIN!
 
 
  Toplam 12735 ziyaretçi (24769 klik)  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol