宇宙 | うちゅう | EW®EN
  haberler
 

Özgürlük Anıtı Gerçeği... Osmanlı Parasıyla Asya Işığı Amerika'da!!!

image

Tarihin, bilinmeyen bir gerçeğini aralayalım. New York Manhattan’daki 93 Metrelik dev Özgürlük Heykeli’nin öyküsü şaşırtıcı bir gerçeği ortaya koyuyor: Heykel, 19. Yy.da Fransızlara Osmanlı tarafından sipariş edilmiş, Mısır’a dikilmek üzere tasarlanmış; parasının tamamına yakını da Sultan Abdulaziz tarafından ödenmişti! Şimdi talihsizliklerle dolu olayların heykeli ABD’ye göndertene kadar nasıl cereyan ettiğine birlikte bakalım.

Osmanlı toprağı olan Mısır, 19. yüzyıl başından itibaren Kavalalı Mehmed Ali Paşa' nın soyu tarafından yönetiliyor, bunlara da 'Hıdiv' deniyordu. İstanbul’daki Hıdiv Kasrı’ da adını, yaptırıcısı olan bu soydan alır. Osmanlı, İçişlerinde bağımsızlığını vermişti Mısıra. Mısır valileri yani Hıdivler, sadece yabancı devletlerle imzaladıkları anlaşmaları padişaha tasdik ettirmek zorundaydılar. Bu gibi talepler de Pay-ı taht tarafından pek geri çevrilmiyordu.Hıdiv Said Paşa, Akdeniz’i Kızıldeniz'e bağlayacak ‘Süveyş Kanalı Projesi’ni de Osmanlı hükümdarının onayına sunmuştu. Fransız mühendis Ferdinand de Lesseps'in 1854'te hazırladığı proje, İngiltere’nin Akdeniz'deki ve Hindistan'daki sömürge düzeninin sona erdirebileceği için hoşlanmadığı bir girişimdi. İstanbul’da ağırlığı oluşmuş bulunan İngilizler de Sultan Abdülaziz'i, Süveyş Kanalı Projesini reddetsin diye zorluyordu.Fakat Said Paşa projeyi başlatma iznini Padişah’ı beklemeden 30 Kasım 1854'te verdi. Fransızların finanse ettiği proje nedeniyle İngilizler gittikçe artan ölçüde Sultana baskı kurdular. Bu nedenle Padişah 12 yıl boyunca Süveyş Kanalı çalışmalarını onaylayamadı.İstanbul'un tasdikini almadan işe başlandı ama Proje için her şeyi göğüsleyen Said Paşa 1863'te ani bir şekilde öldü. Yerine geçen Hıdiv İsmail Paşa ise Fransızlara tersti; İngiliz taraftarıydı. İş karışmıştı. Proje rölantiye alınmıştı. Ancak zamanla, o da Kanalın Mısır'a kazandıracaklarını kavradı ve var gücüyle projeye destek vermeye başladı. Kazılar neredeyse tamamlamak üzeredir. Artık açılış yaklaşmakta ve Osmanlı onayı hala yoktur. Bunun için Fransız hükümeti Sultan Abdülaziz’e İngilizlerden daha fazla baskı yapmaya başlar. Sultan Abdülaziz,1866’nın 19 Mart ‘ında yayınladığı fermanla kanala izin verir, Fransız sermayeli kanal şirketi ile Said ve İsmail Paşalar arasında varılan antlaşmaları onaylar.Üstelik Mısır’ın kanal inşaatı için yaptığı dış borçları da devlet garantisi altına alarak.Osman Devleti adına Padişah’ ın da kanal şirketi’nin hisselerine oldukça yüksek bir meblağ yatırarak destek vermesi iyice moral verir. İşte, onaylana bu antlaşmalardan birsinde parlak bir fikir vardır: Kanalın Akdeniz’e açıldığı yere dev bir heykel dikilecektir. Heykel, ”Firavunlar zamanının giysilerine bürünmüş bir kadın “ şeklinde olacak, elinde de “Asya’nın ışığının Mısır’dan geldiğini “ sembolize eden bir meşale tutacaktır.İşte, Sultan Abdülaziz’in onayladığı anlaşmalar gereği ödediği parların hak ediş ödentileri arasında yapılacak olan heykelin masraflarının büyük bir bölümü de vardır. Paşa ve mühendis, eseri Fransa’nın tanınmış heykeltıraşlarından olan Frederic Auguste Bartholdi’ye sipariş etmişlerdi.Bartholdi,dikileceği yerde monte edilecek şekilde parça parça olmak üzere heykeli birkaç sene içinde tamamladı.Kanalın Akdeniz ağzına birkaç haftada monte edilebilecek duruma getirmişti.Hatta Marsilya’dan bir gemi ile mısır nakledilmesinin hazırlıkları bile başlamıştı. Ama, olmadı.Sait Paşa’dan sonra Mısır’ın başına geçen İsmail Paşa, Müslüman bir memlekette böylesine büyük bir heykelin dikilmesinin , “Putlara tepkili” Müslümanların tepkisini alacağını düşündü.Ve heykelin Mısır’a getirememesi emrini verdi.Mühendis Lessebs , Paşa’yı ikna için çok uğraştı.Ama çabaları neticesiz kaldı. Süveyş kanalı, 1869 Kasım’ında dünyanın dört bir tarafından gelen davetlilerin katıldığı büyük bir törenle; ama “Heykelsiz” açıldı. Heykeltıraş Bartholdi’nin eseri ise, Paris’te bir depoya kondu ve tozlanmaya terk edildi. Ta ki, dünyanın bir başka tarafından, yeni dünya’nın Amerika Birleşik Devletleri ile Fransa arasında yaşanan büyük muhabbeti artırmak için birbirlerine jest üstüne jest yaptıkları dönemde; Paris’te yeni kurulan Fransız-Amerikan dostluk grubunun lideri olan Edooard Rene Lefebvre Amerikalıların Fransa nın dostluğunu daima hatırlamaları için bir hediye göndermesi konusunda Fransız hükümetini ikna edinceye kadar.hediyenin de dev bir heykel olması kararlaştırıldı.Heykel, bir elinde “ Dünyayı aydınlatan özgürlüğün sembolü” olan bir meşale taşıyacaktı.Aslında zekice plan, hazır bir heykeli aparıyordu. Bu planla, sipariş gene aynı heykeltıraşa, Frederic Auguste Bartholdi’ ye verildi. Bartoldi’nin eseri zaten hazırdı. Ona, depodan çıkarıp birkaç düzeltme yapacaktı, o kadar; ellerinden birinde ve yüzünde o kadar. Bartholdi, kaidenin yerini görmek için New York’a gitti ve Paris ‘ e dönüşünde yeniden işe başladı. Bakır ve çekişten yaptığı heykeli Paris’e kendi adıyla anılan bir kule dikmiş olan Gustave Eiffel ile çalışarak tamamladı.1884 Haziran’ın ilk günlerinde eserini Fransız hükümetine teslim etti. Bartholdi heykelin yüzünü tamamen değiştirmiş ve metale annesi Charlatte ‘in siluetini işlemişti. Birbirine monte edilecek şekilde yapılmış 350 parçadan oluşan heykel “İsere” adındaki bir Fransız gemisine yüklendi ve 4 Kasım 1885 günü New York’a ulaştı. New York’a, bu arada heykelin kaidesinin yapımı için bir bağış kapmasını başlamış, ilk bağışı Macar göçmeni olan, New York’ ta “ Word” adında bir gazeteci, daha sonra, gazetecilikte dünyanın en büyük ödülü sayılan Pulitzer ödülü’nün de isim babası olacaktı! Kaidenin inşasından sonra sıra heykelin dikilmesine ve resmi açılışa geldi.Bartholdi, New York’a yanına bu defa Süveyş kanalı’nın mühendisi ve heykelin fikir bası olan Ferdinan de Lesseps’i de alarak gitti ve 1886 ‘nın 25 Ekim’inde yapılan törende eserinin açılışını bizzat yaptı. Tarihin gündemi elbette çok. Ama ekim ayı yaklaşırken birileri sadece Fransızlara şükran duymak yerine Türklerin hakkını da unutmamaları için hatırlatmak istedik. Zira oradaki meşale Asya’nın ışığı, heykelin kıyafeti Firavun devri giysisi,sermayesi Osmanlı parasıdır.Gel gelelim, özgürlüklerin sembolü olmak bizim hakkımızken böylece “Yeni Dünya “ oluverdi.

 Kaynak: deueko.com  

Alıntıdır:www.kackisiyiz.com



Sizde mi internet 'sazan'ısınız?

ürkiye feomidyum zengini?.. İşte şeriatın gerçek yüzü... Atatürk resti çekti, BM yasasını değiştirdi... İnternette kol gezen asparagas e-postalardan sıkıldınızsa bu haberi okuyup yedi kişiye gönderin, dilekleriniz üç vakte kadar gerçekleşir

Posta kutusunda bir e-posta: "Feomidyum petrolü çöpe atan element. Amerikan Askeri Bilim Araştırmaları Grubu (MSRA) tarafından ileri teknoloji kullanılarak tanımlanan ve varlığı açıklanmayan yeni bir element. Feomidyum kullanılarak üretilen süper mıknatıslarla mevcut elektrik motorlarından yüzde 730 daha verimli elektrik motorları üretilebilir. Peki dünyadaki feomidyum rezervleri nerede?

Yüzde 74'ü Türkiye'de, yüzde 4'ü Nepal'de, geri kalanı da diğer ülkelerde. Boğaz'ın tektonik yapısını inceleyen Dubaililerin (yani aslında perde arkasındaki Amerikalıların) de asıl amacı yatırım yapmak değil buradaki element yataklarına sahip olmak!.." Yukarıda yazanlara inandınızsa siz de kısa süreli de olsa kandırmacanın bir parçası oldunuz. 2005 yılında Ankaralı bir avukat, 'feomidyum' adında hayali bir element uydurup, bir powerpoint sunumu hazırladı. Bunu da e-posta olarak sanal âleme saldı.

E-posta o kadar hızlı yayıldı ki, Saadet Partisi İstanbul İl Başkanı Osman Yumakoğulları iktidara geldiklerinde Türkiye'nin zengin feomidyum rezervlerini çıkarmayı vaat etti.

Adını vermek istemeyen avukat forumlardaki tartışmaları gördükçe bıyık altından gülüyordu: "Sağduyu sahibi insanlar 'Böyle bir element yok' dedikçe, diğerleri bu memleket sizin gibiler yüzünden böyle diyerek onları dışladı."

"Bir söyleşide 'Birleşmiş Milletlere (BM) üyelik için müracaat etmeyi düşünüyor musunuz?" diye sorulur, Atatürk, 'Biz müracaat etmeyiz. Davet gelirse düşünür, şartlarımızı koyarız' der. BM yasasını değiştirir ve ilk davet edilen ülke biz oluruz." Oysa BM, Atatürk'ün ölümünden yedi yıl sonra kuruldu. Bahsedilen örgüt de 'Cemiyet-i Akvam'. Türkiye'nin davetle üye olduğu doğru ancak bunun için örgüt yasa değişitirmedi.

Aynı postadan başka bir alıntı:

"Atatürk Çiçeği'nin adını, çiçeği bulan Wanderbit Üniversitesi'nden Prof. Kirk Landin koymuş? Bu çiçek tüm dünyada bu isimle üretilip satılmaktadır." Oysa çiçeğin bilimsel adı 'Poinsettia'dır ve ismini 1825'te çiçeği Amerika'ya götüren 'Poinsett' soyadlı bir diplomat alıyor. 'Atatürk Çiçeği' adı ise sadece Türkiye'de kullanılıyor.

Tüm bu örneklerin ardından eğer siz de bu tip çarpıtmalarla karşı karşıya kalmak istemiyorsanız bu haberi yedi kişiye e-postayla atın ve bir dilek tutun. Üç vakte kadar dileğiniz gerçekleşecektir!

RADİKAL



ein BildBir Japon psikiyatr, virgülden sonrası sonsuza giden pi sayısının 83 bin 431 basamağını ezberden okuyarak bir rekor kırdı.

Pi sayısı (3.14 ) dairenin alanı ve çevresini bulmaya yarayan matematiksel bir değer. Ancak rakam sanıldığı kadar masum değil, pi sayısının virgülden sonrası sonsuza kadar uzuyor. Japonya'da bir psikiyatr pi sayısının virgülden sonraki 83 bin 431 basamağını ezbere saymayı başardı. Japon gazetelerinde yer alan habere göre, 50 yaşındaki Akira Haraguchi bunu trans haline geçerek başarıyor.
Japon psikiyatr Akira Haraguchi, Tokyo'nun doğusundaki Çiba kentinde yapılan rekor denemesinde yüzlerce izleyicinin önünde, pi sayısının virgülden sonraki rakamlarını saymaya başladı. Haraguçi, öğlene doğru yaklaşık 16 bininci basamakta iken bir rakamı unuttu. Bir süre dinlenen Haraguçi, virgülden sonrasını saymaya yeniden başladı ve 11 saat sonra önceki rekoru olan 54 bin'inci basamağa ulaştı.
PES ETMEDİ 80 BİN YAPTI
Haraguçi, ertesi günün sabahında 80 bin'inci basamağı telaffuz etti. Guiness uzmanları, 54 bin basamaklık önceki rekorunun incelemesini daha bitirmemişken, Haraguçi, ikinci bir rekora imza atmış oldu. Tasdik edilmiş son rekor, 42 bin 195 basamakla yine bir Japon'a ait.
BABİL'DEN SÜPERBİLGİSAYARLARA Pİ
Dairenin çevresi ve alanının hesaplanmasında kullanılan pi sayısı, ilk Eski Mısır ve Babil'de ortaya atılmıştı. Daha sonra Sirakuza'lı Arşimet M.Ö. 200'de pi sayısını 3.14 olarak tespit etmişti. Galli matematikçi William Jones, 1706'da Yunanca pi anlamına gelen 'Π' harfini kullanmıştı.
Bunun nedeni, İngilizce çevre anlamına gelen perimeter sözcüğünün Yunanca Π harfinin p'sini barındırmasıydı. Pi sayısı, 20 yüzyıl'da uluslararası bilim dili haline gelen İngilizce'nin, bu süreçte ilk örneklerinden oldu.
Pi sayısı her ne kadar 3.14 olarak kabul edilse de aslında sonsuza gidiyor. Sayının şimdiye dek 200 milyon basamağı resmi olarak hesaplandı. Tokyo Üniversitesi uzmanları 2002'de süperbilgisayar yardımıyla pi sayısının virgülden sonraki 1.24 trilyon'uncu basamağına ulaşmıştı.
3.14 ŞİMDİLİK YETERLİ
Bilim insanlarına göre, pi'nin 1000'inci basamağından sonrası somut olarak bir değer ifade etmiyor. Pi sayısının 1000'inci basamağından sonrası ancak formüllerin ve süperbilgisayarların test edilmesinde kullanılıyor. Matematiksel hesaplamalarda pi sayısı genel olarak 3.141592653589793238462643383279502884197169399375 şeklinde alınıyor.




TARİHİMİZ SU ÜSTÜNE CIKIYOR!!




Ömerli Barajı'nda suların 50 metre çekilmesi 1972 yılında sular altında kalan 400 yıllık Osmanlı mezarlarını ortaya çıkardı. Kuraklık başka tarihi eserlerin de ortaya çıkmasına neden oldu. Sıcak ve kurak geçen günler Ömerli Barajı` nda suların 50 metre çekilmesine neden oldu. Orta Asya`dan göçlerle kurulan Emirli Köyü'nün 1972 yılında baraja su verilmesiyle sular altında kalan 900 yıllık eski mezar taşları da yeniden görülmeye başlandı. Gün yüzüne çıkan eski mezar taşları, baraj kenarına balık tutmaya gelenleri şaşırtıyor. Baraja oğlu Ali ile birlikte gezmeye gelen Hasan B. suyun kenarındaki eski Osmanlı mezar taşlarının gün yüzüne çıkmasının kendisini çok şaşırttığını, yıllardan beri bu bölgede oturduğunu ancak bu mezarlığı ilk kez gördüğünü ifade etti.


Beyindeki anıların resmi çekildi

ABD’li uzmanlar, beyinde anıların oluşum anı sırasında hücreler arasındaki iletişimi gösteren yüksek çözünürlükte fotoğraflar çekmeyi başardılar.

LONDRA - Bilimadamları, beyindeki anıların haritasını çıkarmanın yolunu açacak bir keşif yaptı.
Araştırmada, bir farenin labirentte yolunu bulmasına kadar geçen süre içinde, beynindeki sinir hücreleri arasında 10 bin sinaps, yani kimyasal haberleşme olduğu anlaşıldı.

Bunu anlamak için ilk fare grubunun labirentte serbestçe dolaşmasına izin verildi, ikinci gruba hafıza kaybına neden olan ilaç verildi, üçüncü grup ise kontrol amacıyla kullanıldı. Sonuçlar ise üç grubun beyin faaliyetleri karşılaştırılarak elde edildi.

İncelenen bölgedeki sinir hücrelerinin her zamankinden daha güçlü şekilde birbirlerine bağlandıkları tespit edildi.

Uzmanlara bakılırsa bu sayede ileride insan beynindeki anıların haritası dahi çıkarılabilir.




Hangisi insan!

İspanya’nın Sevilla kentindeki Maestranza Arenası’nda yapılan gösteride İspanyol matador Diego Ventura atıyla arenaya çıktı. Ventura, elindeki kalın uçlu mızraklarla boğayı vahşice yaraladı. Binlerce izleyicinin tezahüratları eşliğinde süren kanlı şovun ardından boğa güçsüz düşünce, Ventura hayvanın ensesine ölümcül darbeyi vurdu ve kulaklarını da kesti. Matador elinde iki kulakla seyirciyi selamlarken, kanlar içinde can çekişen boğanın yardımına Ventura’nın atı yetişti. Zavallı hayvan acılar içinde kıvranırken, at, boğanın kanlı bölgesini yalayarak ona yardımcı olmaya çalıştı. Matadorun göstermediği ‘insanlığı’ bir at gösterdi.



En pahalı internet Türkiye’de

Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı’nın (OECD) yayınladığı bir rapora göre, üye ülkeler arasında saniyede megabit ücreti bakımından en ucuz genişbant internet hizmeti Japonya, en pahalısı ise Türkiye’de bulunuyor.

Japonya’da kullanıcıların 100Mbps (1 mbps: saniyede 10 milyon bit) hızıyla bağlandıkları ve bunun OECD ortalamasının 10 katından fazla olduğu kaydedilen raporda, saniyede megabit ücreti bakımından 0,22 dolarla en düşük fiyatın Japonya’da, en pahalısının da 81,13 dolarla Türkiye’de bulunduğu belirtildi. OECD raporunda, ABD’de saniyede megabit açısından en ucuz genişbant bağlantısının 3,18 dolar, İngiltere’de 3,62 dolar olduğu belirtilerek, Japonya’daki fiber optik ağ sayesinde kullanıcıların veri indirebildikleri hızda veri de iletebiliyorlar. Telefon hattı üzerinde genişbant bağlantısı olan ADSL ve çoğu kablo hizmetinde bu olanak bulunmuyor.

İsveç, Güney Kore ve Finlandiya’nın 100Mbps internet bağlantısı sundukları ve Japonya gibi fiber optik altyapıya geçtikleri belirtilen rapora göre aylık en ucuz internet bağlantılarının bulunduğu ülkeler şunlar:

* İsveç 10,79 dolar
* Danimarka 11,11 dolar
* İsviçre 12,53 dolar
* ABD 15,93 dolar
* Fransa 16,36 dolar
* Hollanda 16,85 dolar
* Yeni Zelanda 16,86 dolar
* İtalya 17,63 dolar
* İrlanda 18,18 dolar
* Finlandiya 19,49 dolar.



Kıyamet için geri sayım başladı

Bu saatten sonra artık yapacak bir şey yok. Dünyanın ısısı 8 derece yükseldi. Kıyamet için düğmeye basıldı.

Ünlü İngiliz yazar ve çevre bilimci James Lovelock, dünyanın gelecek 100 yıl içinde 8 santigrad derece daha ısınacağını ve bu koşullarda dünya nüfusunun ancak 10'da birinin yaşayabileceğini söyledi.

Reuters'ın haberine göre, küresel ısınmaya karşı alınan önlemlerin "övgüye değer olsa da boşuna olduğunu" savunan Lovelock, 8 derecelik ısınmaya yol açacak tüm koşulların çoktan oluştuğunu ifade etti.

Bazı araştırmacıların karbondioksit emisyonunu sınırlamak amacıyla alınan önlemlerin küresel ısınma artışını önümüzdeki 100 yılda 2 santigrat dereceyle sınırlı tutabileceğini ileri sürmesine karşın Lovelock, bu çabaları da "böbrek yetersizliği olan bir hastanın ölümden başka alternatifi olmadığı için yaşam ünitesinin fişini çekememesine" benzetti.



Uçak yerine uçan daire geliyor

Hava mühendisleri çevreye daha az zarar veren uçaklar tasarlayarak uçuşla ilgili kavramlarda kökten değişimler yaratmayı planlıyor. Bunlardan bir tanesi de geleceğin çevre dostu uçan daireler.

 
 

 
 
NTV-MSNBC
Güncelleme: 10:41 TSİ 03 Ağustos 2007 Cuma

AMSTERDAM - Hollanda’daki Delft Teknoloji Üniversitesi üyesi Etnel Straatsma, kanatları olan silindir bir gövdeden kurtulmak istediğini belirtti. Straatsma’ya göre geleceğin uçağı uçan daire şeklinde olacak. Straatsma ve diğer mühendisler daha hafif maddeler kullanarak çevre dostu pervaneli uçaklara geri dönmek gibi projeler üzerinde de çalışıyor.







 


Cesedi 3 Yıl boyunca televizyon izledi!


İngiltere'de yalnız yaşayan bir kadının cesedi ölümünden tam üç yıl sonra farkedildi

Polis, geçen ocak ayında Londra'daki evinde çürümüş halde bulunan cesedin Joyce Vincent'a (40) ait olduğunu açıkladı. Televizyonu hâlâ çalışır durumda olan Vincent'ın etrafının açılmamış Noel hediyeleriyle çevrili olduğu belirtildi.

2003'TE doğal nedenlerden ölen Vincent'ın kimliği dişçi kayıtlarından belirlendi. Polis, ölüm tarihini son kullanma tarihi Şubat 2003 olan ürünlerden ve mektuplardan tahmin etti.

İngiliz kadının cesedi, ona oturacak ev sağlayan kuruluşun, binlerce sterlinlik kira alacağını tahsil etmek istemesi sonucunda bulundu.




DA VINCI'NIN YENİ ŞİFRESİ AYNADA
"Hz. İsa'nın Son Akşam Yemeği" tablosunun aynadaki yansıması bir sırrı daha ortaya çıkardı

02.08.2007 13:59
Leonardo da Vinci'nin romanlara konu olan "Hz. İsa'nın Son Akşam Yemeği" adlı tablosunda, bir şifre daha bulundu. Bilgisayar uzmanı Slavisa Pesci, tablonun üzerine, özel bir teknik kullanarak aynı tablonun aynadaki görüntüsünü koydu.

Ortaya çıkan sonuç çok şaşırtıcı, zira tabloda normalde var olmayan iki karakter, bu görüntüde esrarengiz bir biçimde beliriveriyor. Hz. İsa'nın yanında, kucağında bir bebek tutan bir kadın görülüyor. Bu kadının Mecdeli Meryem olduğu ve Da Vinci Şifresi romanında da iddia edildiği şekilde Hz. İsa'nın bebeğini tuttuğu iddia ediliyor. Masanın ucunda ise bir şövalyenin oturduğu görülüyor.





 
  Toplam 12740 ziyaretçi (24775 klik)  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol